03 Mayıs 2021
Üzücüdür ki üreticilerimizin yeterince bilgi sahibi olmadığı için ilaç ve gübre satıcılarının yönlendirmesiyle toprağa gereğinden fazla ilaç ve gübre atıp hem maliyetini hem de zehir oranını yükseltmektedir. Çiftçilerimize planlama, toprak işleme, gübre ve ilaç kullanma, bitki koruma, tarım makinelerinin etkin kullanımı gibi modern ve bilinçli tarım teknikleri konusunda yeterli danışmanlık hizmeti verilmemektedir.
Bitkisel üretimde en çok kullanılan girdiler; mazot, gübre, tohum, zirai ilaç, sulama, enerji ve işçiliktir. Gübre fiyatları son bir yılda % 100’ün üzerinde arttı. Bu artışın çok büyük bölümü son iki aylık dönemde oldu. Çiftçi şu anda gübre alamıyor. % 100’e yakın dışa bağımlı olan gübre sektöründe dövizdeki artışa bağlı olarak fiyatlar artıyor.
Çiftçilerin %56’sı maliyet hesabı yapmıyor !
Mevcut koşullarda çiftçi açısından , mazot maliyeti, gübre maliyeti ve pazara erişimde zorluk en önemli 3 sorun olarak karşımıza çıkıyor. Çiftçilerin yüzde 57’si en önemli sorun olarak yüksek mazot maliyetini gösterirken, yüzde 44’lük bir kesim için en önemli sorun yüksek gübre maliyeti.
Üzülerek ifade edeceğimiz çarpıcı bir gerçek; bitkiler toprağa uygulanan azotlu gübrelerin ancak yüzde 25’inden, fosforlu ve potasyumlu gübrelerin ise yüzde 22’sinden yararlanmaktadır. Diğer bir anlatımla toprağa attığımız 4 çuval azotlu gübreden 3, yine 4 çuval fosfor ve potasyumlu gübreden 3 çuvalından fazlası boşa gitmektedir.
Ülkemizde çiftçilerle yapılan görüşmelerin hiçbirinde organik tarım yapıldığına ilişkin bir bilgiye rastlanmamıştır. Ülke tarımında sıklıkla kullanılan kimyasal gübre ve ilaçların toprakların organik yapısına zarar vermesi, organik tarım olanağını kısıtlamaktadır. Topraklarında organik tarım yapılmasının imkânsız olduğunu belirten bir çiftçi, bunun nedenini “çünkü bizim topraklarımız çok bulaşık” sözleriyle anlatmaktadır.
1-Mazot, işçilik ve enerji maliyeti nasıl düşürülür ?
Tarla trafiği(tekerlek izine maruz kalma), yoğun kimyasal gübre ve ilaç kullanımı, kuruma veya aşırı yağış, toprağın uygun olmadığı(nemli) dönemlerde işlenmesi, toprağın organik madde miktarının az olması toprak sıkışmasının başlıca sebepleridir. Topraklar sıkışma katmanından daha yüzeysel işlendiğinde, istenilen miktarda gevşetme sağlanamamaktadır. Toprağı sıkışma derinliğinden daha derin işlemek ise yüksek çeki güçlü traktörlere ihtiyaç göstermekte ve daha fazla enerji tüketimine neden olmaktadır. Topraktaki organik madde miktarının artırılması, topraktaki sıkışmayı ve kaymak tabakası oluşumunu engeller, havalanmayı artırır. Toprağın tava gelmesi durumunda, en az çeki gücü gerekir, toprak aletlere bulaşmaz, toprak sürüm sırasında helva gibi dağılır, büyük kesekler oluşmaz. Organik madde takviyesi topraklarda bireysel toprak parçacıklarını birbirine bağlayarak iyi bir toprak yapısının oluşmasını sağlar, toprak sıkışıklığını azaltarak toprağı gevşetip, kaymak tabakası oluşumunu engeller. Killi topraklarda, toprak yapısı iyileşir, topraklar daha çabuk tava gelir ve sürüm kolaylığı sağlanır. Bu şekilde yüksek oranda mazot, işçilik ve enerji maliyeti azaltılmış olur. Organik madde takviyesi, toprağın sıkışmasını, pulluk tabanı oluşmasını önler. Toprak kolay işlenir, böylece toprak işleme maliyetini düşürür, çapa işçiliği azalır.
Toprak pH’sı da toprak tavını etkiler. Yüksek pH ya da düşük pH seviyesi toprağın tavlı olmasına engel olur. Bu nedenle yüksek pH’lı topraklarda kalsiyum uygulaması, düşük pH’lı topraklarda kükürt uygulaması yapılarak pH dengesinin nötralize edilmesi bu şekilde de toprağın tavlı hale gelmesi sağlanmış olur. Bu nedenle pH dengesinin nötralize edilmesi için tamamen doğal kalsiyum ve kükürt içeren “Tarımsal Jips” uygulaması tavsiye edilir. Jipsin muhtevasında bulunan kalsiyum ve kükürt sayesinde sıkışık toprağı gevşeterek havadar ortam sağlar. Toprakta kaymak tabakası oluşumunu engelleyerek bitkinin kolay çıkışını sağlar. Toprağı yumuşatıp tavlı hale getirerek toprağı işlemede kolaylık sağlar. Tavlı toprakta, kullanılan makine ve ekipmanların toplam güç gereksinimleri, yakıt tüketimleri, toprak işleme, çalışma saatleri ve yatırım maliyetleri önemli ölçüde azalmaktadır.
2-Gübre ve ilaç maliyeti nasıl düşürülür ?
Ülke olarak maalesef tarımı bilinçsiz yapıyoruz ve bu durum hem maddi hem de manevi anlamda bizi yıpratıyor. Bilinçsiz gübre ve ilaç kullanımı, birim alandan fazla ürün almak yerine sezonda fazla ürün alma düşüncesi, bahse konu olan bilinçsiz tarıma bir kaç örnektir.
Bilinçsiz gübre kullanımı : Türkiye’de üreticiler; hangi gübreyi nereden, ne zaman, ne miktarda ve nasıl kullanacağı konusunda bilinsizdir. Bilinçsiz gübrelemenin önüne geçmenin yegane şartı toprak analizidir. Nasıl ki reçetesiz ilaç kullanımı insanlara zarar verirse toprak analizsiz gübre kullanımı da toprak yapısında zarar verir. Çok gübre atmak çok bitki beslemek anlamına gelmez. Çünkü bitki besin elementlerinin fazlalığı bir diğer elementin alınmasına engel olur ve duruma antagonistik etkileşim denir. Mesela fazla azot kullanmak potasyum, bor ve bakır alımına engel olur. Fazla fosfor kullanımında ise sırasıyla potasyum, kalsiyum, çinko ve bakır alımına engel olur. Bilinçsiz gübre kullanımı aynı zamanda çiftçilerimizin hem ürün, hem de fazla harcama nedeniyle gelir kaybına neden oluyor. Toprakta bitkimizin gübre ihtiyacı ne kadar ya da ne kadar verirsek verimli ürün alabiliriz. Bunu iyi analiz etmemiz lazım. Topraklarımızın pH dengesi bozuk, tuzlu ya da sodyum bağlanması var ise bu sorunların çözüme kavuşturulması zaruridir. Aksi takdirde neredeyse o gübrelerimizin tamamını toprağa boşuna atmış oluyoruz. Toprağın sadece N,P,K gübresine ya da her zaman N,P,K gübresine ihtiyacı yoktur. Toprak analizi olmadan gübreleme yapılması hastanın kan testi yaptırmadan ilaç kullanması gibidir. Hele ki abartılı şekilde gübre kullanılması insanın 1 tepsi baklava yemesi gibidir. Tek yönlü gübreleme yapılması (sürekli azot, potasyum ve fosforlu gübre kullanımı) insanın ömrü boyunca kuru ekmek yemesi gibidir. Çiftçi her zaman girdi maliyetlerinin fazlalığından şikayet eder; bunun en büyük nedeni üretim bilinçsizliğidir. Çiftçi sadece toprak analizi desteği almak için toprak analizi yaptırmamalı, çiftçi maliyetini düşürmek, toprağını zehirlememek ve verimini arttırmak bilinci ile analiz yaptırmalıdır.
Bilinçsiz ve fazla gübre kullanımı topraktaki besin elementlerinin dengesini bozarak bitki tarafından alımlarını zorlaştırır. Toprakta bitki besin elementleri dengesi mevcuttur ve bu denge bitkinin beslenmesi için önemlidir. Birinin fazla olması diğerlerinin alımını engeller. Örneğin fosforun fazlalığı demir, çinko ve bakırın alımını engeller. Kalsiyum fazlalığı da demir alımını engeller. Bunun yanında çok gübre çevre kirliliğine de neden olabilir.
Bitkisel üretim açısından dünya tohum pazarının % 75.3’ü, bitki koruma ilaçları pazarının % 94.5’i, kimyevi gübre pazarının da % 41’i bu alanlarda söz sahibi 10 firma tarafından kontrol edilmesi dolayısıyla tohum ve tarım kimyasalları fiyatlarının bu firmalar tarafından belirlenmesi girdi maliyetlerinin çiftçi aleyhine gelişmesine neden olmaktadır. Bu durum üreticileri hem girdi bakımdan bağımlı hale getirmekte hem de tarımın yoğun dış girdili olarak yapılmasına zemin hazırlamaktadır. Türkiye’de gübre fiyatları 2000-2020 yılları arasında cari olarak 10-15 kat artmıştır. Bu da çiftçi eline geçen fiyatlar ile gübre fiyatları arasındaki makası önemli ölçüde açmaktadır. Ayrıca tarım politikalarında yaşanan serbestleşme nedeniyle çiftçiler gübre-ilaç piyasasını kontrol edenlere karşı yalnız kalmıştır. Dolayısıyla, çiftçiler tarımsal üretimi devam ettirebilmek için bankalara daha da borçlanmaya başlamıştır. Çiftçilerin son 20 yılda toplum borcu 64 kat artmıştır. 50 bine yakın çiftçi borçları nedeniyle icra takibine maruz kalmıştır. Son 20 yılda 700 bini aşkın çiftçi çiftçilik mesleğini bırakarak tarım alanlarının % 12’si azalmıştır.
Bilinçsiz ilaç kullanımı : Günümüzde doğal kaynakların sınırsız olmadığının anlaşılması, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tarımsal üretimin artırılmasının yanında, üretim maliyetlerinin düşürülmesi daha çok anlam kazanmıştır. Üretim artışından ziyade maliyetlerin düşürülmesi önemli bir amaç haline gelmiştir. Bu gerçekten hareketle de, insanlık doğal kaynakların en etkin ve sürdürülebilir kullanımı gibi bir zorunlulukla karşı karşıyadır. Öte yandan tarımsal girdilerin optimum düzeyde ve en etkin şekilde kullanılması gerektiği gerçeğinin de göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Bu girdilerde büyük oranda dışa bağımlı olunduğu da dikkate alındığında, konunun önemi çok daha net biçimde ortaya çıkmaktadır. Bilinçsiz yapılan ilaçlamalar bütün doğayı zehirler. İlaç sektöründe çok büyük bir pazar payı vardır; kazancı satanlar için yüksek, çiftçi için büyük bir zarar vardır. Doğa kirlendikten ve toprak kanser olduktan sonra bunun geri dönüşü zordur. Çiftçiler bilgiyi bayilerden almakta bu da bayinin insiyatifine bağlı kalmaktadır. Üzücüdür ki bugün “Organik” diye adlandırılan üretim türünde bile pestisitler(Zehir) kullanılıyor. Tarımda aşırı gübre ve ilaç kullanımının Türkiye’nin yaş sebze ve meyve ihracatını engellediği bilinen bir gerçektir. Çiftçimiz artık sürdürülebilir tarım uygulamalarına geçmek zorundadır. Çünkü dünyada alınan karar ve uygulamalar rastgele yapılan üretimi engelliyor. Çiftçi üretse de satamıyor, ürünü elinde kalıyor(Rusya ve Ukrayna ülkelerinin ihraç edilen ürünleri Türkiye’ye geri göndermesi) Artık dünya insanlığı ne yediğini bilmek istiyor. Sertifikalı ürünleri tercih ediyor. Çiftçilerimiz yaptığı işi öğrenmek ve bilinçli yapmak zorundadır.
Bitkilerde zararlılara karşı yoğun ilaç kullanımı, zararlıların bu ilaçlara daha fazla dayanıklılık kazanmasına, dolayısıyla da daha fazla ilaç kullanımına bağlı olarak da üretim masraflarının daha da artmasına neden olmaktadır.
Tarımsal üretim yaparak geçimini sağlayanların ortak olarak şikayet ettikleri durum tarımsal girdilerin maliyetidir. Çiftçilerin şikayetleri : “Ürün para etmiyor, mahsül elimde kaldı, aldığım para ancak maliyetimi kurtarır ya da kurtarmaz, kazanamıyorum!” Sonuç olarak, ‘Ben bu işi yapmayacağım!’Peki o giderse ve diğerleri giderse kim yapacak bu çiftçilik işini? Biz ne yiyeceğiz? İthal mi edeceğiz? Bozulan tarım ve orman arazilerine yapılan beton binalar karnımızı doyuracak mı? Yoksa geleceğimiz tehdit altında mı? Maalesef ikinci seçenek sizleri çok korkutuyor. Toprak kaybetmek sadece savaşlarda olmaz, her geçen gün bizler tarım topraklarımızı kaybediyoruz. Ekonomimiz kan kaybediyor.
Tarımsal üretimde bilinçsiz ve aşırı miktarda kullanılan kimyasal ilaçların çevre üzerine olan etkileri; toprak pH’sı ve yapısının bozulması, toprak canlılarının yok olması ve toprağın zehirlenmesi şeklindedir.Kimyasal ilaç ve gübrelerin piyasasının yabancı şirketlerin kontrolünde olması ve devletlerin alacağı politika kararlarını kendi lehlerine çevirmek için lobi faaliyetleri yürüttükleri, para kazanma kaygılarından dolayı tohum, kimyasal gübre ve ilaç kullanımında çevre ve insan sağlığına verdikleri önemin geri planda kaldığı su götürmez bir gerçektir.
ORGANİK TARIM YALANI !
Endüstriyel tarımda en fazla azotlu, potasyumlu ve fosforlu gübreler kullanılmaktadır. Bu gübrelerin aşırı düzeyde ve bilinçsizce kullanımı toprakları zehirleyerek mahsül verimi azalmaktadır.
Endüstriyel tarımın, tarımsal üretim anlayışını, sözde yüksek verim elde etme parolası ile yürütmesi, çiftçileri, toprak sağlığını geri plana atarak daha fazla kimyasal gübre ve ilaç kullanmasına teşvik etmektedir. Endüstriyel tarım amacın, tarımda verimi yükseltmek olarak ileri sürmesi, çevre kirlenmesi, sağlıksız tarımsal ürünleri, biyoçeşitliliğin azalması, doğal kaynakların bozulması, çiftçilerin tarımsal üretim için yabancı piyasaya bağımlı kalması ve maliyetlerinin artması gibi sorunları ortaya çıkarmıştır. Endüstriyel tarımın toprak sağlığında yarattığı sorunlar artık gizlenemeyen bir gerçekliktir..
Tarımda hatalı uygulamalar sonucu kaybolan ekolojik dengenin yeniden kurulması için çevreye dost üretim yapmayı amaçlayan, kimyasal tarım ilaçlarının kullanımını bitiren ya da sınırlayan Bemsa Tarım sisteminde, doğru zamanda, doğru miktarda, doğru yere, doğru organik gübreden vermek, toprağı ıslah etmek, üretim miktar ile ürün kalitesinin arttırılması ön görülmektedir. Bu bağlamda topraklarımızın canlılığını ve verimliliğinin sürdürülebilirliğini yitirmemek için toprak analizi yaptırmak ve toprağın durumu ile hedef verime göre toprak düzenleyici olan organik gübreleri uygulamak gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Organik gübreleme yöntemi ile üretici verimi arttırırken bitkiyi, doğal dengeyi koruyan yöntemle, hastalıklardan ve zararlılardan koruyarak, en son çare olarak kimyasal mücadeleye başvurmasını sağlamak amaçlanmaktadır. Böylece hem üreticinin (sürdürülebilirlik) korunması, hem de tüketicinin sağlığının korunması amaçlanmıştır.
BEMSA TARIM, GÜBRE VE İLAÇ MALİYETLERİNİ İKİNCİ YIL YÜZDE 50’YE DÜŞÜRÜYOR !
Tarımda üretim ve verimliliği yükseltecek toprak, su, gübre ve mekanizasyon kaynaklarının yararını artıracak, hastalık ve zararlılara karşı bitkiyi dirençli kılabilecek çareleri BEMSA Tarım çifçilerimizin hizmetine sunmaktadır. Daha az gübre ve daha az ilaç parolasıyla yola çıkan yerli ve milli tarımın öncüsü Bemsa Tarım, sizlere modern tarım teknikleriyle tarım alanlarının yeniden sağlığına kavuşmasını sağlayacağanın garantisini veriyor. Gübreleme yöntemini yeniden ele alıyoruz ve değiştireceğiz. Gübremizi değiştireceğiz, mutlaka doğal olacak. Tarla bakımını iyi yapacağız. Ancak bu şekilde tarlalarımızın sağlığını geri kazanabiliriz. Ekolojik tarımda toprağın bünyesi dikkate alınarak bilinçli ve öncelikle toprağın organik madde kapsamını doğal gübrelerle koruyucu yönde hareket edilmelidir.
“Kimyasal gübre atmasam daha kötü oluyor. Atıyoruz bakalım daha ne kadar akacağız” sözlerinin tarihe kavuştuğu, sürdürülebilir bir gelecek için yola çıktık.
BU İŞ BİZİM İÇİN MEMLEKET MESELESİ
Üreticilerimiz bitkilerinin kök ve gövde zayıflığı, susuz kalması, toprağının sıkışık ve tavsız olması, toprak organik maddesinin yetersiz olması, toprak pH dengesinin yerinde olmaması, tuzlu ve sodyumlu olması, toprağa attıkları gübrenin işe yaramadığı, üretimin yıldan yıla düştüğü bu nedenle aşırı borçlanmaya gittiklerini, yine gübre, ilaç ve mazot maliyetinin fahiş artışı karşısında çaresiz kaldıklarını yüksek sesle söyler olmuşlardır.
Her ne kadar sürdürülebilir tarım parolası herkesin dilinde olsa da sürdürülebilir tarım için nitelikli toprak şarttır. Nitelikli toprak için toprağın çaresi yine toprağın ta kendisindedir. Nasıl mı ?
Öncelikle yüksek pH ya da düşük pH durumunda (toprağın tansiyon hastalığı), toprağın yüksek miktarda tuzlu ve sodyumlu olması halinde; toprakta var olan ya da sonradan toprağa uygulanan makro ve mikro elementlerin topraktan bitkiye geçmesi çok hale gelir. Toprağa atılan gübrenin de toprak pH dengesizliği, tuzlu ve sodyumlu toprak yapısı nedeniyle bitkiye çok az faydası olur. Yine toprakta elementlerin fazla olması nedeniyle gereksiz yere toprağa gübre uygulaması yapılması elementler arası geçimsizlik nedeniyle elementlerin bitki tarafından alınmasına engel olur.
Sorunun çözümü için işe toprak analizi yaptırmakla başlayıp sonrasında ihtiyaca göre doğadaki her canlı için önemli olan doğal kalsiyumu toprağa vererek bitkinin kök ve gövdesinin güçlü olunması sağlanmalı, yine toprak pH’sının düşük olması halinde kalsiyum takviyesi ile toprak pH’si yükseltilmeli, eğer ki pH yüksekse doğal kükürt sayesinde toprak pH’si düşürülmesi, toprak tuzlu ve sodyumlu ise yine toprağa uygulanacak kalsiyum ve kükürt bileşeni(Jips) sayesinde toprağın tuz ve sodyum içeriğinin çözülerek toprağın yarayışlı hale getirilmesi, toprağa kükürt takviyesi ile bitkinin hastalıklara ve zararlılara karşı mükemmel dinerç göstermesinin sağlanması, toprağa organik madde takviyesi ile toprağın su tutma kapasitesinin artırılması, havadar, yumşak, iletken ve tavlı hale getirilmesi, hümik fülvik takviyesi ile de bitkinin elementeleri daha hızlı almasının sağlanmasının gerekliliği yüksek girdi maliyetleri ve yetersiz mahsül nedeniyle mesleğini bırakma noktasına gelmiş çitfilerimiz için zaruri hale gelmiştir.
Yine üreticilerimiz tarafından mantar hastalıklarına ve zararlı haşerelere karşı kimyasal ilaç, bordo bulamacı ve kükürt tozu vb maddeler kullanılmaktadır. Ancak bu çareler bitkinin hastalığa düçar olduktan ya da zararlılara maruz kaldıktan sonra aranmaktadır. Bunun yerine bitkinin alabileceği formda toprakta kalsiyum ve kükürt bulunması hastalık ve zararlılara karşı en baştana alınan önlem niteliğinde olup kesin ve etkili bir çözümdür.